‘Sen yokken yaşamadım’ diyemem.
‘Nasıldı?’ diye sorarsan,
Sempatik empatilerle anlatayım:
En tatlı yerini hep başkasının yediği;
Sıcak ama ucundan koparılmış ekmek gibiydi…
Başrollerinden birinin öldüğü bir dizide;
Artık ne yapsam, inandırıcı olmadan rolümü yerine getirmek gibiydi…
Kendi sahamda devam ettiysem de oyuna;
Yaşamak, seyircisiz maça çıkmak gibiydi…
Unutup, iki kişilik sofra hazırlarsın ya hani;
Unutmayıp, iki kişilik bir ömür yaşamak gibiydi…
Gençken yanlış bölüm seçtiğin için,
Yıllarca istemediğin bir işte çalışmak gibiydi…
Mutluluğun resmini çizebiliyor ya Abidin;
Mutsuzluğunkini çizmekte, Abidin’le yarışmak gibiydi…
Alzheimer olup seni soran yüreğime;
Gittiğini her gün yeni baştan hatırlatmak gibiydi…
Bir pencere önü çiçeğini,
Tutup güneşe koyup; küstürmüşler gibiydi…
Tutkunu olduğun bir yemeğe,
En sevdiğin malzemeyi koymayı unutmak gibiydi…
‘Yaşamadım’ diyemem…
‘Yaşadım’ demek de hayatıma iki beden fazla.
Yani, ‘Öleyazdım’ derler ya,
‘Yaşayayazdım’ ben de;
Az kalsın yaşıyordum yokluğunda…

İlgili yazılar