ANNE OLDUM AMA ANLAMADIM HENÜZ

ben müstesna henüz
* Kızımın doğum gününde, anneme ithafen yazılmıştır.
Sevgili Annem,
“Sen de anne ol, anlarsın” demiştin.
Ben anne oldum ama anlamadım, henüz…
İlkokokulda yağmurlu bir günde, sırılsıklam bir halde eve küçük bir kutuda yavru kedi getirdiğimde; sağlığın için kedi beslememen gerekmesine rağmen, benim için bir süre gerçekten denemene benzer bir örnek yaşamadım, henüz…
Sonra o kediyi sokağa bıraktığınız için 8 yaşımda size uzunca bir nutuk atıp küstüğümde, benim için saatlerce sokak sokak kediyi arayıp; nihayetinde buldurup, yavru kediyi annesine kavuşturma telaşına benzer bir deneyimim de olmadı, henüz…
İlkokulda ilçeden taşınmak için neredeyse tüm eşyaları kolilemişken, okuldan arkadaşlarım evimizi görmeye gelecek diye, toplanan kolileri açıp tekrar yerleştirecek kadar anlayışlı da olamadım sanırım, henüz…
“R”leri yarım söylüyorum diye, “R”leri her düzgün söylediğimde üşenmeden yaş pasta yapmakla ödüllendirecek kadar motive edici olamadım, henüz…
Ortaokulda sana kızıp odamın kapısını kilitlediğim zamanlarda, bana ulaşamamak sana ne hissettirdi bilmiyorum, henüz…
Kilitsiz duran günlüklerimi, ortalarda duran şiirlerimi okumaman gibi, kişiliğe saygıya soyunamadım, henüz…
16 yaşımda, üniversitede okumak için 12 saatlik uzak bir şehirde tek başıma bırakırken beni, dönüş yolundaki hislerini, gözün arkada gitsen bile bana nasıl hiç belli etmediğini anlayamadım, henüz…
Bu yüzden, “Herkes olduğu yerde kendine iyi baksın ki kimse kimseyi merak etmek zorunda kalmasın” sözünü -yani senin sözünü- ona söylemedim, henüz…
18 yaşımdayken “Saçımı sarıya boyatacağım” dediğimde, “Bence saçların böyle çok güzel ama eğer istiyorsan boyatabilirsin. Artık kendinle ilgili kararlarını verebilecek yaştasın” demen gibi, onu kendi kararlarının arkasında durmakla tanıştırmayı bilmiyorum, henüz…
“Üniversiteyi bırakıyorum, 1,5 sene sonra tekrar sınava gireceğim” dediğimde, “Hayallerinin peşinden gitmeni anlarım ama kazanamazsan okuluna geri döneceksin ve bitireceksin” diyerek, çocuğunun riskli ve büyük kararlarına ortak olmayı bilmiyorum, henüz…
Çeyizim için sakladığın fincan takımını öğrenci evime götürmek isteyip sen izin vermediğinde, “Ne yani, bir kocam olmadan da arkadaşlarımla keyifli bir kahve içmeye, evlenmemeyi seçmeye hakkım yok mu? Benim mutluluğumu nasıl bir başkasına bağlarsın? Evlenmeden de mutlu olmayı hak etmiyor muyum? Benim zaten bir evim ve hayatım var” restime karşılık; bütün çeyizi açıp, ” Haklısın. İstediğin her şeyi evine götür. Mutluluğunu erteleme ve asla kimseye bağlama” diyecek kadar anlayışlı ve empati odaklı olmadım, henüz…
Hemen hemen her gün telefonda konuşsak da ara sıra kargolarla birlikte, sanki aylardır konuşmuyormuşcasına 3-4 sayfalık mektuplar yazman gibi girişimlerde bulunamadığımdan, konuşma ile yazı arasındaki farkı öğretemedim, henüz…
Herkes kızının ilişkilerini sorgulayıp merak ederken, senin “Bana ciddi bir noktaya gelene kadar ilişkilerini ve tartışmalarını anlatma. Sen 3 gün sonra barışır unutursun ama ben anneyim, sana söyleneni, yapılanı unutmam. İstemeden kin beslerim. Konuşma ihtiyacın olursa ablan ve arkadaşlarınla konuş” diyerek, anneliğin korumacı tavrından sıyrılma çabana benzer bir tavırda bulunmadım, henüz…
İleride anne olacağım günleri göremeyeceğini öngörüp, “Anne olduğunda çocuğunu bahane edip sakın işini bırakma. Bebeğin altı aylık olduğunda işine dön. İstediğin işi yap ama her zaman kendi paranı kazan. Bu sana tek vasiyetimdir.” diyecek kadar ileriyi gören nasihatlerde bulunmadım, henüz…
Kızımın doğum günü ile içimdeki annenin doğum günü aynı gün…
İkimiz de büyüyoruz…
Bir gün, o uzun annelik yolunu geçip gerçek bir anne olduğumda; ben de kendi kızıma “Sen de anne ol, anlarsın” dediğimde, eminim seni anlarım…
Şimdilik sadece öğreniyorum:
Birlikte dolu dolu bir hayat geçirmeyi umarak…
Ve seni çokça anarak, anlayarak…
İyi ki doğdun Kızım!
İyi ki doğduk!
Minnet ve sevgiyle,
Kızın & Torunun

İlgili yazılar

Önceki yazı Sonraki yazı
0 paylaşım